Bu soruyu yıllardır kendime ve çevremdekilere sorarım..
Dışarıdaki olumlu örneklere rastlayınca, imrenerek hatta kıskanarak, bizdeki karşıt örnekleri görünce de üzülerek, kızarak, öfkelenerek sorarım: ”Bizde neden yeşil korunmuyor, ekolojik denge kaygısı taşınmıyor?” diye.. Kent yaşamı demek illa ki kimyasal, görsel, işitsel hatta duygusal kirlilik anlamına mı geliyor? Değil elbette, koca koca kentler kurup akıllıca önlemlerle yeşili ve ekolojik dengeyi koruyan ülkeler olduğuna göre, bizde neden olmasın? Teknoloji hızla gelişirken beraberinde getirdiği doğal dengeyi alt üst etmesi sorunu belki tamamen önlenemez ama en az düzeyde tutulup, sağaltıcı yaşam biçimleri ile dengenin korunması sağlanamaz mı?
”Kent Planlamada ;Yeşil ve Ekolojik Teknolojiler” (Green and Ecological Technologies for Urban Planning: Creating Smart Cities) adlı bir kitap yayımlanmış.
IGI Global tarafından basıldı. Editörlüğünü Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Dr. Özge Yalçıner Ercoşkun’un üstlendiği kitap, hızla büyüyen ve tüketim mekanı olan kentlerde sürdürülebilirlik ve eko-teknolojik çözüm konularını içeriyor.
Akıllı kent planlamasında eko-teknolojilerin, yeni kavram ve eğilimlerin tartışıldığı bu kitapta, ‘Sosyal Sürdürülebilirlik’, ‘Akıllı Kentler’, ‘Enerji Verimliliği’, ‘Kentsel Ulaşım’, ‘Coğrafi Bilgi Sistemleri’, ‘Belediyeler ve Sürdürülebilir Topluluklar’ olmak üzere 6 ana başlık bulunuyor.
Ne büyük bir emek ve duyarlılık söz konusu. Ancak, bu öngörüler, bilimsel araştırmalara dayalı ve yol gösterici fikirler, kitaplarda kalacak, yaşama geçirilmeyecekse ne anlamı var…. Kitapta anlatılanları yaşama geçirecek olanlar ise yukarıdan aşağıya tüm ülke halkı. Yani kanun yapıcılar, uygulayıcılar, yatırımcılar, yerel yönetimler ve bizzat sade vatandaş.. Çok iyi bir devlet politikası, yürekten isteme ve durumu hayat memat meselesi olarak algılama bilinci gerekiyor bana göre.
Madem şu günlerde seyahat şansım yok, oturduğum yerden farklı yerleri tanımaya çalışayım derken şu videoya rastladım: Canada’dan, Oakville kentinden görüntüler.. Gerçi orası sosyal ve kültürel düzeyi yüksek, zengin bir bölgeye ait bir kentmiş ama ekonomik olanaksızlıklar, bir yeri rezil etme, kaynakları yok etme, kirletme korumama hakkını vermez insanlara. Biz de kendi imkanlarımızca çevre bilinci geliştirmeliyiz. İşte o zaman çocuklarımız ileride böyle kentlerde yaşayabilirler.
Evet, bizde neden olmasın?
Bu sorunun yanıtı insanda… Yani insanların yaşam tarzında; çevreyi sahiplenme ve koruma bilincinde. Bilinç eksikliği önlem eksikliğini, kötü alışkanlıkları, kirletme, yok etme, biklinçsizce tüketme davranışlarını da getiriyor. Peki bu işin sonu nereye varacak? Bizden sonrakilere karşı sorumlu değil miyiz?