Değerli blog yazarı arkadaşımız Timur Ugan’ı WordPress uzantılı blog sayfamı oluşturunca tanıdım. Dünya görüşü, yaşama bakış açısı, paylaşımları ve çabaları ile örnek alınası bir insan. Aynı zamanda bir şair. Çok beğendiğim şiirlerini anlamlı bir proje için hem sanatseverlere hem de hayvanseverlere sunuyor. İşte Sayın Timur Ugan’ın sayfamda paylaşmaktan onur duyduğum duyurusu:
Marmara Ereğlisi ve Yeni Çiftlik barınakları için canla başla didinen bir avuç gönüllüye destek amacıyla…
Değerli Dostlar; Y. Çiflik ve M.Ereğli barınaklarının acil olarak tamir ve bakım ve eksiklerinin giderilmesine katkı olarak mütevazi bir kişisel girişimde bulunmak istedim.
Fikir aldığım arkadaşlarımızın da katkılarıyla bir öneri oluştu.
Mevcut 600 adet “Deniz Sevdası” şiir kitabımdan yakın çevremizdeki 60 arkadaş onar adet alır ve isteği üzere yakın çevresinde dağıtırsa 3000 tl ye yakın bir gelir elde etmek mümkün…
Bu paranın 1500 tl. si en azından barınakların acil tamiratlarını, fayans döşenmesini sağlar. Diğer yarısı da dosyası hazır olan “Hayvan Öyküleri ve Şiirleri ” kitabımın ikinci bir gelir kaynağı olarak basılmasını sağlayabilir.
Daha öneriyi tartışırken 5 değerli arkadaşım 10 ar adet istekte bulundular bile.
Özetle 10′ ar adet kitap alacak 55 arkadaşımıza da gereksinim var. Böylece bulunduğunuz uzak yerlerden bile canlara bir katkınız olabilecek.
İstek için facebook mailime, ya da 4031984@gmail.com e-postama adresinizi bildirmeniz yeterli. Kargo ile 10 adet kitap hemen elinize ulaşacak. Ödemesi de ” ptt “den kolayca ve ucuza ” Timur Ugan / Silivri-Gümüşyaka / istanbul” adresi ile Gümüşyaka postanesindeki hesabıma gönderilebilir ve barınaklarla sürekli ilgilenen arkadaşlarımızın önereceği sıraya göre benim de yardımımla gerekli tamirat ve tadilatlar için aktarılabilir.
Jane, bir bakıyorsunuz minik bir güve kelebeğinin peşine düşmüş, bir bakıyorsunuz yorulup yün sepetine gömülmüş.
Oğluşum parkta hareketli olsa da evde yatmayı seviyor.
Perşembe günleri bizim semt pazarımız olduğundan meyve sepetimiz dolar.
Yaz akşamları balkonum için aldığım mum fenerleri.
Balkonumdaki çiçekler çok güzel açtılar. Lilyumların bir kısmı 15-20 gün sonra açacaklar. Bunlar erkenciler.
Bu da örmekte olduğum son battaniye. Takip edenler biliyorlar, epeyce tığ işi battaniye ördüm. Bunlar yakında sokak hayvanları yararına satışa sunulacaklar.
Tam zamanı, taze asma yaprağında kısır.
Öğrencilik yıllarımda Emin Oktay’ın ders kitaplarından sıkılarak okuduğum tarihimizi daha objektif öğrenmek için bu kitaba başladım. Tamamı dört kitap.
Ve günün haberi:
Az önce tv haberlerinden öğrendim; yayımlanmamış kitabından dolayı yargılanan Ahmet Şık ve Ertuğrul Mavioğlu beraat etmişler.
Aşağıdaki şiir ve şarkıyı, izin alarak arkadaşım Yasemin’in sayfasından aldım. Ben çok duygulandım, bakalım sizler de beğenecek misiniz.
Gitmelerde Kal
”Gitmeliyim” dedin ya; doğrudur
Biliyordum zaten, hissediyordum,
Hem de uzun zamandır, gözlerin söylüyordu.
Üzülme….Kaygılanma da sakın
Hayat bu, gitmek de var, kalmak da.
Aklına koymuşsun bir kez
Ne yapsam boş, ne söylesen anlamsız.
Bırak ayrılık şarkıları çalarsa çalsın
Zaten söylenecekler,
Sen gitsen de kalsan da…
Merak etme sen, ben iyi olurum
Gün batımlarının kızıllığı var ya
Yalnızlığıma renk olur akşamları.
Sanma ki yaşam durur, çiçekler solar,
Güneş de doğar, akşam da olur, her gün yeniden.
Sen beni düşünme
Kanayan yaralarıma deniz tuz basar
Göz yaşlarımı rüzgarlar kurutur
Yine çiçeklerimi sularım
Kuşlara yem veririm penceremden
Alışverişe çıkarım, köpeği gezdiririm parklarda
Yorgun argın dönerim eve
Konu komşuya gidip gelirim güler yüzümle
Bitmeyen işlerden, trafikten şikayet ederim
Hayat pahalılığından bir de.
Renklerle kavga ederim tuvalimin başında,
Bu kırmızı neden böyle kan gibi
Beyaz niye beyaz değil diye.
Akşamları Napoliten şarkılar dinlerim
Hasret şarkıları çıkarsa eğer
Radyonun sesini biraz daha açarım.
Tek başıma olmasam;
”Bir bardak kırmızı şarap içerdim şimdi” derim.
Bilirsin, seninle içmeyi severdim.
Arada bir sigara yakıp, sonra da kendime kızarım
”Yine başlama Allah aşkına bu zıkkıma! ” diye.
Yemeği unuturum ocakta
Zamansız çalan telefonlara kızarım
Senin aramayacağını bildiğimden.
Bir karar veririm; tutamayacağımı bile bile,
”Artık dönse de olmaz, olmamalı! ” diye.
Bilirsin ben bu öyküyü daha önce de yazdım
ve yaşadım……….
Öyle sandığın kadar zor değil, dertlenme.
Zor olan bir şey var ki; ”döneceğim” demen
Bak yine boş hayallere kapılırım,
Yine beklerim seni kum yalnızlıklarında
Sen iyisi mi, fazla düşünme,
Yeter ki kararlı ol, dönme yolundan
İkilemler yaşatma, gitmelerde kal…
> Karin Alvtegen İsveç’li bir yazar. Lagerlöf’lerin, İbsen’lerin, Kierkegaard’ların ülkesinden. İhanet, İsveç’in günümüz edebiyatında aldığı yeri göstermesi açısından önemli bir yapıt.”İnsanın en büyük korkusu terkedilmek ve reddedilmektir” düşüncesine dayalı olarak kurgulanmış.
Yazar, genç bir anne olan Eva’nın evliliği ile ilgili sorunları olduğunu farketmesi ile başlayan bir sorgulama sürecinin, onu nasıl intikama yönelttiğini gösteriyor romanında.
Kocasının gittikçe belirginleşen soğukluğu karşısında evliliğini gözden geçirmek zorunda kalan Eva, kocasının oğlunun öğretmeniyle aşk yaşadığını öğrenince duyduğu acı ve öfke onu intikama yöneltiyor.. Alvtegen,oldukça alışılmış bir öyküden yola çıktığı İhanet adlı romanında, bilinen kalıpları yerle bir ederek okuru şaşkınlık içinde bırakıyor. Aldatılmanın acısını tüm psikolojik boyutlarıyla gözler önüne sererek, yıkıcılığımızın nasıl denetlenemez sonuçlara yol açabileceğini gösteriyor. Yazarın büyük duygusal yıkımlar yaşayan insanların ruh yapısını derinliğine yansıtmaktaki ustalığı, İhanet’i sıradan bir polisiye olmaktan çıkarıp usta işi bir gerilim romanına dönüştürüyor.
Emil Zola’nın bu dev yapıtı, evrensel bir durumu, yani yaşamla başa çıkabilme kavgasını, zaman ve mekan kavramlarını aşarak, yanıbaşımızda olup bitiyor gibi, usta bir gerçekçilikle, süsleyip püslemeden önümüze koyuyor. Her ne kadar romanın kişileri başarısız ve ezilmiş insanlar olsalar da, yazarın da belirttiği gibi özünde iyi insanlar. Bu insanların çıkmazlarda bocalayıp batağa düşmelerinde kendi aymazlıklarının payı oldukça belirgin şekilde anlatılıyor.
Dünya çocuklarının en çok okuduğu kitap olan Çocuk Kalbi kitabının yazarı Edmondo de Amicis, bu kitabı oğlunun trajik intiharından sonra bulduğu not defterindeki anılarına bakarak yazmış. Kitap 17 Ekim1886’İtalya’da okulların ilk açıldığı günde yayımlanmış ve sadece bir ay içinde tam kırk kez yeniden basılmış. Yayım tarihinden sonraki ilk bir yıl içinde on dile çevrilmiş.
Amicis’in kitabı beğenildiği kadar eleştirilmiş de.. Önce Katolikler ve bazı siyasetçiler, kutsal bakışı kitapta çocuklara aksettirmediği için Amicis’e yüklenmişler.Daha sonraları ise, Çocuk Kalbi kitabında sık sık ”O kıvırcık saçlı ve çok yakışıklıdır, onun yanında ben de kendimi ikinci hissediyorum ama bundan mutluluk duyuyorum”şeklinde cümleler kullanması nedeni ile eşcinsellikle itham edilmiş. Bu suçlamaların en ağırı Umberto Eco’dan gelmiş. Eco, Amacis’in düpedüz faşist olduğunu öne sürerek, Çocuk Kalbi kitabının da faşizm propagandası yaptığını iddia etmiş. Hatta hırsını alamayıp, Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi kitabında bir karakterini şöyle konuşturur: ”Ona De Amicis’in Çocuk Kalbi adlı kitabını okuduğumu söylemiştim, bana onu hemen atmamı, De Amicis’in bir faşist olduğunu söylemişti. Kurşuna dizeceksin böylelerini, kurşuna. Asıl De Amicis gibileri açtılar faşizme yolu”
İtalyan Ordusu’nda savaşan, bir çok ülke dolaşıp anılarını yazan yazarın ne denli faşist olduğunu Çocuk Kalbi kitabından anlayamadım ama Umberto Eco’nun da bir bildiği vardır elbette diyorum.
Yazarın 1874’de geldiği İstanbul’a dair anılarını da yazdığı İstanbul adlı kitabı da bir çok dile çevrilmiş.
Akdeniz kıyılarında, doğa ile iç içe, kitaplarla, sanat ve kültürel etkinliklerle renklendirilmiş sade bir yaşam. Hayvan sevgisi en güzel renklerimizden birisi. Begonvilli Ev’de dört yürek atar. Sıradan insanlar ve onların can dostları, küçük huysuz bir köpekle, dünya tatlısı bir kedinin dünyasında ilginç ne olabilir dersiniz? Bu evde, çoğu kez insanlarca fark edilmeyen ama yaşama sevinci oluşturan, birleşince kocaman olan küçük mutluluklar var. Biz bunlara ‘’Yaşamın Renkleri’’ diyoruz. Bu renkleri paylaşmaya ne dersiniz?
MSKÜ Bilgisayar mühendisliği bölümünden Ahmet Önder Gür ve Şafak Öksüzer ‘in danışmanlığımda hazırladığı “Elektrik Dağıtım sistemlerinde Blokzinciri Tabanlı Mahremiyet Çözümü” çalışması Teknofest’te Türkiye çapında Tübitak 2242 “Akıllı şehirler ve ulaşım” kategorisinde üçüncü oldu. Gururla … Çalışmanın önceki aşamaları: Patent başvurusu, 2018 Konferans bildi […]
Muğla’yı iyice hissetmek ve tanımak için bisiklet turlarına katılmanızı öneririm. 2014 senesinde katıldığım Gökova turundan sonra, günlük turlar dışında bir tura katılamadım ne yazık ki. Geçenlerde biraz daha küçük çaplısını yaptık, iyi ki pedallamışız … Yağmur bizi usulca kovalarken, ıslanmadan Akbük’e ulaşabildik (60 km) Yol boyunca ve akşamına oldukça ke […]
Bir panayır yeri gibi geldi gözümün önüne birden. Çok değil 7-8 yıl önceydi, kalabalık ve siyasi bir arkadaş grubuyla pikniğe gitmiştik. Öyle geniş bütçeli bir piknik değildi, hepimiz parasız öğrencilerdik. Mangalda tavuk, biber, domates falan işte. 5-6 tane çuvalımız vardı, 4-5 metrelik bir halatımız, birkaç yemek kaşığı ve ziyanına çok üzüleceğimiz birkaç […]
Surely on more than one occasion, you might have seen ... Read moreWhy Do Dogs Show an Uncommon Behavior of Eating Grass? [Backed up by Studies] The post Why Do Dogs Show an Uncommon Behavior of Eating Grass? [Backed up by Studies] appeared first on The Daily Tail.
A lot of owners lose their dog. They are not ... Read moreHow To Find a Lost Dog? Get Reunited With Your Pet ASAP The post How To Find a Lost Dog? Get Reunited With Your Pet ASAP appeared first on The Daily Tail.